Yazın tonla olay oldu Türkiye’de. İstanbul’da, evimin dibinde, başlayan her olaya müdahil oldum. İstemesem de olmak zorundaydım. Haliyle her plan ve programı kafamdan silip Gezi’ye döndüm yüzümü. Aylarca süren yoğun beyin tüketiminden sonra gündelik hayata dönemedim. Herşey aşırı geldi, kafamı toparlayamadım. Ne yapayım da toparlayayım derken bir arkadaşımla konuşurken Cannabis Cup’ı hatırladık. Gitse miydik lan sahiden? Gidelim gidelim, görgüsüzce dolanır kendimizi iyice kaybeder sonra İstanbul’da buluruz diye düşündük.
Daha önceleri duyup bildiğim, hiç katılmadığım etkniliğe şöyle bir göz attım. 1988’den beri yapılıyormuş. İlk günlerini bilmiyordum. Son 4 yıldır biliyorum. Ne zaman yapılsa alanda test edebiliyordunuz farklı farklı sigaraları. Bu sefer böyle değilmiş. Dev beklentilerim yoktu, usul usul sigaralarımı içip oyumu verip dönecektim memlekete. Fakat gene de kayda değer hüsranlar edindim oradayken. Anlatayım.
Cannabis Cup’ı bu işin elebaşı High Times dergisi, organizasyonu onlar yapıyor. Sitelerine girip neler var neler yok diye bakıyorum, juri biletleri satıştaymış diye görüyorum. Biraz düşündükten sonra uçak biletini, jüri biletini ve kalacak yeri ayarlıyoruz. Ayarlıyoruz diyorum da ilk 2 gün arkadaşımla kalabiliyorum, sonra kendisinin geri dönmesi gerekiyordu. Neyse ki sonraki günleri İstanbul’dan gelen, hatta burada yaşayan arkadaşları bularak geçiriyorum, sıkıntı yok. (keşke 4 günü birlikte yeseydik arkadaşımla da seneye artık)
Neyse, jüri biletine bakıyorum. 199 $, bir dönem sonra 250 $, kapıda 260 € oluyormuş. Alıyorum biletleri heyecanla. O görmemiş heyecanını anlatamam, kendimi tonla mis gibi kokan ottan bulutların içinden katman katman düşerken hayal ediyorum. Götümü bir yere koymadan bu hayalle ödemeyi yapıyorum. Bu işin pazarlaması çok kolay yapılıyor, haliyle.
Zaten bir merak var. Özellikle Vice’ın bu sene yayınladığı ve Amsterdam’daki bu mevzuların legal’miş gibi olmasını sağlayan Green House’un Güney Amerika yolculuğu baya aklımı çelmişti. İzleyeceğiniz belgeselde adamlarımız gidip mekanın en hakiki sigaralarını bulup birbiriyle aşılamak için laboratuarlarına götürmeye çalışıyorlar. Şimdiye kadar 8 birinciliği olan Green House’dan herkes umutlu, işin öncesini de izlemek baya önemli haliyle. Green House’la ilgili orada bir talihsizlik yaşıyorum, onu da anlatacağım birazdan.
Haliyle beklentim Green House’un yeni sigaralarını tadabilmekdi öncelikle. Jüri olarak yapmamız gerekenler belliydi. 27 tane coffeshop var, bunların yarışmaya soktukları kendi üretimi model model sigaraları denememiz bekleniyor 4 günde. Her mekanın 1 ila 3 arası sigarası var test etmemiz gereken. Yani nereden baksan 55 – 60 model sigara var. 4 günde he mi!? Mesela tüm mekanlarda yarışmaya giren sigaraları önceki yıllarda toplayan bir arkadaşın videosu.
Ben de bu heyecanla gittim. Tonla malzeme olacak elimde ve bunları nasıl ülkeye getireceğim diye düşünüyordum. Tonla şey geçti aklımda da, yalan tabi. Asıl işi yalan eden geçen senelerdeki gibi olmamasıydı organizasyonun. Daha önce alana gittiğinizde ve jüriyseniz önünüze böyle paketler geliyor ve mekan içinde de denemeler yapabiliyorsunuz. Bu sene organizasyonun sergi bölümünün olduğu ve çeşitli bong’lar, vaporizer’lar, saklama ve sarma kapları ile çeşitli truffle (mantar bozması) satıcılarını görebiliyorsunuz. Fakat içeride deneme yapılmıyor. Size bir harita veriyorlar, yarışmaya katılan tüm mekanları geziyorsunuz. Aynı anda tabi Amsterdam’ı dolanmış oluyorsunuz. Güzel. Gel gör ki gittiğimiz yerlerde yarışma için mekanların önerdiği sigaralara para vermemiz isteniyor. Her mekana göre farklı promosyonlar var. Kimi bardak çanak veriyor, kitapçıklar sunuyorlar, kağıtlar, zıvanalar havada uçuşuyor. Onca şeye rağmen senden denemek istediğim sigara için gene de para istiyorlar. İyi de arkadaş 60 sigara var, her biri minimum 1 gr. satılıyor. Ortalama fiyatları herkese 15 €, sana 12 €. 60×12 eşittir 720 €. Babacım 720 € niye vereyim ben? Hani Avrupa’da yaşasam, yolda yanımda bir şekil götüreyim, tüm yıllık içicek malzeme çıkar. Değilim, Türkiye’de yaşıyorum. Haliyle kafam bir düştü, seçmek zorunda kaldım denemek istediklerimi.
Gene de çok zor olmadı, zira her yerde görüştüğümüz etkinliğe katılanlarla sigara değiş tokuşu yapıp kendimizce notlar verdik. İlk gün bir yere gittik, orada şaşkınlık yaşadım. Herşeye hazırdım da ticky coffeshop’u görmeyi beklemiyordum. Prix D’amis diye bir yer, merkez istasyona yakın; 3. katı Cannabis Cup için ayırmışlar. Bir çıktık arkadaşımla ne görelim; genişçe bir salon ve heryer bembeyaz. Localar beyaz deri, tavan ve zemin beyaz, ışıklar beyaz. İçeride 18 – 23 yaş arası ergenler güneş gözlüklerini takıp serilmişler, öğlenin 1’inde patlıyorlar bir yandan bir yandan da sigara içiyorlar, dökme beton direkt.
Sonra başka yerlere gidiyoruz ediyoruz, 4 gün boyunca dolanıyorum ve kesinlikle gidin ve oturup takılın diyebileceğimi bir tane sosyal coffeshop bulabiliyorum o da 420. Merkez istasyon tarafından yürüyerek ya da tramvayla ya da bisikletle gidebileceğiniz bir mekan. Kahverengi tonları hakim, barında hep güleryüzlü bir barmaid’in bulunduğu mekanın içinde alkol alamıyorsunuz. Az sayıda mekanda hem alkol hem madde satılıyor. Genelde sadece sigara satılan yerde sigara satılıyor. 420’nin güzelliği barı ve yüksek masalarının bolluğu. Kahve, meyvesuyu, gazoz neyim alıp sigara içerken – bong da isteyebilirsiniz bardan – yanınıza gelenlerle sohbet hemen başlıyor. Herkes konuşmayı seviyor burada. Diğer mekanların çoğunda resmen badtrip hakim. 4/20’nin kendince tarihte efsanesi var, şuradan okuyabilirsiniz: http://en.wikipedia.org/wiki/420_(cannabis_culture)
Oraya gidince baya bir malzeme denedim. Hiçbirinde sıkıntım olmadı. Genel olarak ise önerim Blue Berry derim. Hem uplifting bir kafası var hem de zihni çalıştırıyor, mazot hesabı. Birçok yerin kendine has üsrettiği Blue Berry olsa da en iyilerinden birini Mellow Yellow’da buldum. Oradan alıp 420’ye gidebilirsiniz. Mellow Yellow da direkt keşhane tribinde zira, öyle baygon bir yer. Dolanım halindeyken yolda bazı Cannabis Cup jürilerini görebiliyorsunuz, aynı harita onlarda da var. O arada tartışıyorsunuz “bak buranın şu’su çok güzel ama şuranın şu’su da fena değil” hesabı. Unutmadan 420’nin kendi sigarası var; 420 Haze, onu da öneririm.
Gün içinde ana etkinlik mekanında baya aktivite de oluyor. İşte sigara yetiştirmenin püf noktaları, bu olayların tarihçesi, geçtiğimiz yılların birincileriyle tanışıp konuşma fırsatı, mini atölye çalışmaları derken hiç boş geçmiyor gününüz. Yalnız önerim net; aldığınız her sigarayı hemen denemeyin derim. Farkına varmıyorsunuz, bedeninizi çalışıyor sanıyorsunuz fakat ertesi gün yataktan spatulayla kazıyorlar sizi. Böyle olunca bir iki gündüz etkinliğini kaçırdım mesela.
Bireysel deneyimimin özetini şöyle verebilirim: Queens of the Stone Age konserine biletim vardı, Ajax stadının yanındaki yeni bir konser mekanına gitmem gerekiyordu. Onca yol teptim oraya varmak için ve oraya varınca da 30 dakika kadar aval aval dolanıp konser alanının girşini aradım. Kafa beton tabi hala, mal mal dolanıyorum felan derken anladım ki konser ertesi günmüş. Aklımısikiim.com, başka birşey değil. Bir de Cannabis Cup’ın son gününde Bob Marley’in efsane grubu The Wailers konseri vardı, ona da girebiliyorum jüri kartımla. Hazırlandım felan, heyecanlıyım adamları rahat rahat takılırken izleyebileceğim diye. Tam kapıdan çıkıp yola koyuluyordum ki tokat gibi bir ses geldi bulunduğum evdeki arkadaştan: “Olm konser dündü lan!” diye. Ben bir göt ol oracıkta, resmen göt çatalı çıktı alnımda. Hissettim, fenaydı. Anlayacağınız zaman mefhumu kayboluyor. İstediğiniz kadar takvim tutun, plan yapın, kenara not alın; yok arkadaş. Herşey kayboluyor zamanla ilgili. Bir gece gündüzü anlıyorsunuz o kadar.
Velhasıl kelam; son gün oylamayı da kaçıracaktım neredeyse. Aslında anlamalıydım, oylamanın son günü etkinliklerin son günü ve The Wailers konserinin olacağı gün aynı zamanda. Oylamalar belki son iki gün olduğu için kafam basmadı o an. Alana gidip iPad’lerin önüne geçiyor ve her kategoriye ilk üç seçkinizi yazıyorsunuz. İki günlük oylama sonucunda da oylar toplanıp kazananlar açıklanıyor. Bu yılın kazananlarının tam listesini aşağıda paylaşıyorum. Bu yılla ilgili daha fazla bilgiye de şuradan ulaşabilirsiniz: High Times Cannabis Cup 2013 Tag’i
En İyi Indica Tohum Firmaları:
1. Whitewalker OG – Gold Coast Collection
2. The True OG – Elemental Seeds
3. KnightsBridge O.G – Lady Sativa Genetics
En İyi Sativa Tohum Firmaları:
1. Tangie – Reserva Privada
2. Sour Power – Hortilab
3. Headbanger – Karma Genetics
En İyi Melez Tohum Firmaları:
1. Somari – Soma’s Sacred Seeds
2. Girl Scout Cookies – Tahoe Wellness Cooperative
3. Dieseltonic – Resin Seeds
En İyi Hash (macun) Firmaları:
Lemon Cleaner OG Nectar – Archive Seedbank / TCLabs / TerpX / EmoTek
Whitewalker OG – Gold Coast Extracts
Chemblend Solventless Wax – Elemental Seeds / Essential Extracts / Johnny Trill
CBD Bitkiler:
Cannatonic – Elemental Seeds
CBD Konsantreler/Yağlar:
CBD Simple – Phytosphere Systems
En İyi Standa Sahip Firmalar:
1. Big Buddha Seeds
2. Devil’s Harvest
3. Sensi Seeds
En İyi Ürünler:
1. Big Buddha – Buddha Giftbag
2. Cloud V – Cloud V
3. Sublimator – Sublimator
Coffeeshop Bitkileri:
1. Green Place – Rollex OG Kush
2. Green House – Flowerbomb Kush
3. The Bushdocter Coffeeshop – Tangie
Hollanda Hash:
1. Green House – Lemon Crystal
2. Green Place | Shoreline Solventless
3. The Bushdocter Coffeeshop | Tangie Wax
İthal Hash:
1. Green Place – Twizzla
2. Green House – Chemdog Cream
3. The Bushdocter Coffeeshop – Maroc Lemon Haze
Best Glass (Bu nedir yakalayamadım):
1. Honey Collabs Collection – Master Yoda / Big Buddha Seeds
2. Silka Glass – Loud / Silka
3. Roor – Ray Pack
not: tonla macera, eski – yeni dostlar, türlü türlü uyuşturucular ve ortamlarla da tanıştım orada, uzun hikayesi kahve masasına kalsın; afiyet olsun.