Hepimizde bir huy vardır. Kendimizin belki farkında olmadan çok kolay yapageldiği, diğer insanların ise o konuda zorlandığı. Buna halk arasında “Allah vergisi” diyoruz. Doğuştan gelen bir yetenek diye tanımlıyoruz. 

Bu yeteneğin illa fiziki bir beceri gibi görünür olmasına gerek de yok. Hatta bu tip yetenekler daha ziyade “içgüdüsel yetenekler” oluyor. Kimi peşinden kitleleri sürüklüyor, kimi yapacağı satışta doğru anı hissediyor, kimi bir sürecin nerede patlak verebileceğini öngörebiliyor, kimimiz ise hangi renkler yanyana hangi oranda gelse daha iyi görüneceğini “seziyor”. 

Böylesi yetenekler kişisel bilgi ve meraklarla geliştikçe kompleks detayları otomatik olarak motor beceriye çeviren pilotlar, doktorlar, mühendisler, sanatçılar, bilim insanları, edebiyatçılar,.. varoğlu var. Bu özelliklerin harmonisini sağlayıp bir de bunlardan içerik üretebilenler ise, göze en çok onlar batıyor.

Batar tabi, kendisi belki çok kolay yapıyor da çalışma alanı benzer alandaki kişiler dahi “Bu kafa nasıl çalışıyor?” anlamıyor. Reşad Ekrem Koçu da bunların biriciklerinden biri.

Kadir Has Üniversitesi Bilgi Merkezi – Salt Araştırma, Reşad Ekrem Koçu Arşivi

Kendisinin değeri son yıllarda gözle görünür şekilde neden arttı biliyor musunuz? Sadece nostalji ve resmi tarih dışında kenti kent yapan gerçek kişilerin gerçek hikayelerini anlattığı için değil; aslen bizim onun düşünme şeklini anlayacak bilince gelmemiz zaman aldığı için. Açıklayayım.

RİZOMİK BAĞLAR, GRİFT İLİŞKİLER, GRAPH GÖSTERGELER

Eğer elimize bundan sadece 20 yıl öncesine ait bir mizah dergisini alıp bakarsanız, bazı karikatürlerde ve anlatılarda, nasıl şok olduğumuzu  hemen farkedeceğiz. Seksistten öte kadın düşmanı söylemler, abartı cinsel beklenti ve talepler, hayvan haklarına şimdinin söylemlerine çok ters söylemler, sokakta duysak ürpereceğimiz sözler, vs.. vs.. gibi kendimize göre bir/çok hassasiyetimizin tetiklendiğini göreceğiz. İşte 20 yılda çok şey değişiyor. O gün güldüğümüz şeyleri şu an düşünmek geçmişimize dair sessiz utançlar dahi yaratabiliyor.

Veyahut, gelin en güncelinden bakalım. Bilgisayar oyunu; bu bizim en yakından takip ettiğimiz teknolojik kedi fare oyunu.

1970’ler gibi çok geriye gitmeyeceğiz; 2000’deki grafiklere, bir de şimdiki grafiklere bakalım. Kodlarla tek tek hangi pikselde elektron tabancasından çıkıp da ekrana yansıyacağını göstermekten, bunların derlenmiş, toparlanmış yazılımlarda üretimine de gelsek; istediklerimizi yapmak için teknoloji asla yetişmiyor. Daha iyi bir grafik görüntü olsun diye ayrıca grafik kartları ürettik. Animasyon kalitesi ve hızı arttıkça yeni tekniklerle yeni “şeyler” yapma isteği duyduk ve talep ettik. Grafik kartları geliştirildi, ardından bir de performansları kat be kat artarak dijital tarlalar kuracak güvenilirliğe geldi. Ve geliştirilmeye devam ediyor.

Tomb Raider: Chronicles, 2000
Shadow of the Tomb Raider, 2018

Yani bu görüntü teknolojilerinin gelişmesiyle içselleştirmemiz kolaylaşan (immersive) gerçeklikler yaratılabiliyor. Havadaki duman detaylarından karakterlerin hareket ve görüntülerinin insansılığına kadar daha da “gerçek” gerçek görüyoruz yarattığımız her dünyayı.

İşte Reşad Bey’i şimdi şimdi daha iyi anlayıp kafamızda daha iyi canlandırarak okumamızın, merakımızın nedenlerinden en önemlisi de bu; onun dağıtık, kimi zaman merkeziyetsiz, otonom düşünce adaları kurmasını, bunları bitki kökleri gibi ilişkilendirmesini, dönemleri anlayıp ilişkiler ağını görebilmeyi, neden-sonuç olasılıklarını tahmin edebilmeyi; kendisinden daha geç, yeni yeni öğrenmeyi tamamlayabildik. Şimdi kendisini daha iyi anlıyoruz. 

2007 ilkbaharıydı ismini ilk duyduğumda. Hızlı bir araştırmayla yazdıklarını takip etmeye başladım. Tefrikalarını gazetelerde buldum, keyifle okudum. İstanbul Ansiklopedisi’ne ulaştıktan 7 yıl sonra anca okuma isteğimin arkasında durup, tamam şimdi başlıyoruz bu geri döndürülemez sarmalda yürümeye dedim. Şu gün itibariyle 4. Cilt 1853. sayfadayım. 3 yılı biraz geçti kayıtlı okumaya başlamamın üzerinden. 

Öncesinde diğer araştırma ve öykü/romanlarını okuduğum için az çok nerelerde bilgi arayacağını tahmin ediyor, okumayı yaparken bilgileri hangi sokaklarda, kimlerle oturup kalkarak, nasıl toparlıyor kafamda hayal edebiliyor, filmimi yönetebiliyordum. Romanları tam o kıvamda. 

Bir romanının daha üçüncü sayfasında Eyüp tepelerindeki pastanelerde dana kaymaklarını minsk kokulu balla kaplayıp, ince tarçın çubuklarını kaşık diye kullanıp kıtırdatarak yediklerini anlatıyordu. Bu nasıl gözümüzün önüne gelmesin ki!? Adam zaten okuyucusunu canlandırmaya itiyor, provoke ediyor. Biz de oturup her dediğini keyifle izliyoruz. 

Bahsettiği konudaki ilişkiler ağının zihnimde canlanması, bana başka bir şey daha hatırlattı. Özellikle görüntü ve kontrol mekaniklerine dair yazılımlar son 20 yılda daha çok node -haydi bunlara eklemcikler diyelim- tabanlı çalışıyor. Bir kısım aletler var, çalışma alanınıza koyuyor, bunları becerilerine göre birleştirerek kendi istediğiniz yazılımı ortaya çıkartıyorsunuz. Görsellerde göreceğiniz TouchDesigner ve VVVV, elektronik sanatlarda en sık yararlanılan uzun soluklu örneklerindendirler. 

TouchDesigner Arayüz Örneği, Steve Zafeiriou
VVVV Arayüz Örneği, Boris Vitazek

Bu yazılımlardaki bağlantı noktaları eklemciklerle neler yapabildiğinize dair iki örneği Reşad Ekrem’in düşüncelerini nasıl romanlaştırdığının analojileri olarak da aşağıya bırakıyorum.

Refik Anadol VVVV ile Data Painting, 2023
Onionlab, TouchDesigner ile Debris, 2023

Ben böyle üç dört farklı disiplinle ilgileniyorum, sen öyle profesyonel hayatının her bağlantısını ayrı ayrı geliştiriyorsun, biz böyle hepimizin kendine göre düşünceleri bağlama, sıralama yolu varken; Reşad Ekrem Koçu zaman ve mekan bağımsız bir konuyla ilgili ilişkiler ağını, bazen aklında ve/ya kitaplığında 30 yıl bekleterek, toplayarak, onu canlı tutacak her fırsatı gözleyerek geçirmiş. Sadece bir konu için bu özveri. Sadece ansiklopedi notlarını ve çıktısı romanlarını madde madde düşünürsek; hiç abartısız kafasında 50-60bin madde dönüp duruyor. Günümüz tabiriyle 50-60bin ayrı tab açık ve bunların bir kısmı da birbirleriyle zamansal ve mekansal düzlemde sıralı ilişkilerdiriliyor. Tek bir kişinin zihninde.

Kendisini 50 yıl sonra daha iyi anlayıp, gözlerinden görmemizi sağlayacak çağa geldik, içinde yaşıyoruz. Etrafımızda yaşadığımız dünyanın bugünkü çokluğunu daha o zamandır zihninde yaşatan, bu yükü taşıdığını kimseye anlatamadığından aksileşen ancak öfkesiyle inatlaşarak zamanı yenmeye çalışan Reşad Ekrem Koçu’ya bize öğrettikleri için çok teşekkür ederiz. 

Yeni bir hikayede görüşmek üzere.